Gezilecek Yerler

Efes Antik Kenti

Efes Antik Kenti

EFES ANTİK KENTİ

İzmir İli, Selçuk İlçesi sınırları içindeki antik Efes kentinin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırma ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi'nde Tunç Çağları ve Hittitlere ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler Döneminde kentin adı Apasas'tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma dönemlerinde en görkemli zamanlarını yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Dönemi tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk'taki Ayasuluk Tepesi'ne gelmiştir.

Efes antik kentinin en önemli özeliği nedir?

Doğu ile Batı arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes'in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Efes, antik çağdaki önemini yalnızca buna borçlu değildir. Anadolu'nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes'te yer alır. Efes'teki Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir. Efes Anadolu'nun batı kıyısında, bugünkü Selçuk ilçesinin 3 km uzağında bulunan, daha sonra önemli bir Roma kenti olan antik bir Yunan kentiydi. Klasik Yunan döneminde İyonya'nın oniki şehrinden biriydi. Kuruluşu Cilalı Taş Devri MÖ 6000 yıllarına dayanır. İzmir İli Selçuk İlçesi sınırları içindeki antik Efes kenti’nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, Neolitik Dönem olarak adlandırılan Cilalı Taş Devri’ne kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi’nde Tunç çağları ve Hittitler’e ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler Dönemi’nde kentin adı Apasas’tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan’dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Çağında tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir. 1330 yılında Türkler tarafından alınan ve Aydınoğulları’nın merkezi olan Ayasuluk, 16.Yüzyıl’dan itibaren giderek küçülmeye başlamış, 1923 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Selçuk adını almış ve bugün 30.000 kişilik nüfusa sahip turistik bir yerdir. Antik dünyanın en önemli merkezlerinden biri olan Efes, İ.Ö. 4.bine dek giden tarihi boyunca uygarlık, bilim, kültür ve sanat alanlarında her zaman önemli rol oynamıştır. Doğu ile Batı (Asya ve Avrupa) arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes’in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Ancak, Efes antik çağdaki önemini yalnızca büyük bir ticaret merkezi olarak gelişmesini ve başkent oluşuna borçlu değildir. Anadolu’nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes’de yer alır. Bu tapınak dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir. Efes tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları geniş bir alana yayılır. Yaklaşık 8 km²lik bir alana yayılan bu kalıntılar içinde kazı-restorasyon ve düzenleme çalışmaları yapılmış, ziyarete açık olan bölümlerdir.

1- Ayasuluk Tepesi (İ.Ö. 3. bine tarihlenen en erken yerleşim ile Bizans Devrine ait, Hıristiyanlık dünyası için büyük önem taşıyan St. Jean Kilisesi)

2- Artemision (İ.Ö. 9-4. yüzyıllara ait önemli bir dini merkez; dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı)

3- Efes (Arkaik-Klasik-Hellenistik-Roma ve Bizans Devri yerleşimi)

4- Selçuk (Selçuklu, Osmanlı Dönemi yerleşimi ve bu yerleşimi barındıran, bugün önemli bir turizm merkezi olan modern kent), Antik Çağda önemli bir uygarlık merkezi olan Efes bugün de yılda ortalama 1,5 milyon kişinin ziyaret ettiği önemli bir turizm merkezidir.

Efes’teki ilk arkeolojik kazılar British Museum adına J.T. Wood tarafından 1869 yılında başlamıştır. Wood’un ünlü Artemis Tapınağını bulmaya yönelik bu çalışmalarına 1904 yılından sonra D.G. Hogarth devam etmiştir. Bugün de çalışmalarını sürdüren Avusturyalıların Efes’teki kazıları ilk olarak 1895 yılında Otto Benndorf tarafından başlatılmıştır. Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün 1. ve 2. Dünya Savaşları sırasında kesintiye uğrayan çalışmaları 1954 yılından sonra aralıksız devam etmiştir. Efes’te Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün çalışmalarının yanı sıra 1954 yılından itibaren Efes Müzesi de T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı adına kazı, restorasyon ve düzenleme çalışmalarını sürdürmektedir.

Görülmesi Gereken Efes Antik Kenti Yapıları:

Magnesia Kapısı

Doğu Gymnasionu ve Devlet Agorası Hamamları

Yukarı Agora (Devlet Agorası) ve Bazilika

Odeon

Prytaneion - Prytaneion (Belediye Sarayı)

Domitianus Tapınağı

Pollio Çeşmesi

Memmius Anıtı

Herakles Kapısı

Kuretler Caddesi

Skolastika Hamamları

Latrina

Traian Çeşmesi

Yamaç Evler

Varius Hamamları

Hadrianus Tapınağı (Hadrian Tapınağı)

Umumi Tuvalet (Latrina)

Aşk Evi

Alytarkhus Stoası

Oktagon

Heroon

Mermer Cadde

Celcus Kütüphanesi

Mazeus

Mithridates Kapısı

Tetragonos Agora (Ticaret Agorası)

Mermer Cadde

Büyük Tiyatro

Liman Caddesi (Arcadiane)(Arkadiane Caddesi)

Tiyatro Gymnasionu

Liman Hamamı (Liman Gymnasiumu ve Hamamları)

Meryem Kilisesi

Çifte Kiliseleri (Konsül Kilisesi)

Saray Yapısı

Stadyum Caddesi (Stadyum ve Gymnasium)

Artemis Tapınağı

Vedius Gymnasiumu

Yedi Uyuyanlar

ST.Jean Kilisesi

İsa Bey Camii

Ayasuluk Kalesi

 

https://izmir.ktb.gov.tr/TR-77418/efes-selcuk.html

 

Selçuk Efes Müzesi - İzmir

Selçuk Efes Müzesi - İzmir

Selçuk Efes Müzesi - İzmir


Efes Müzesi, Efes ve yakın çevresinde bulunan Miken, Arkaik, Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerine ait önemli eserlerin yanı sıra kültürel faaliyetleri ve ziyaretçi kapasitesi ile de Türkiye'nin en önemli müzelerinden biridir. Efes Müzesi'nin ağırlıklı olarak bir antik kentin eserlerini sergileyen müze olması nedeniyle kronolojik ve tipolojik bir sergileme yerine eserlerin buluntu yerlerine göre sergilenmeleri tercih edilmiştir. Buna göre salonlar Yamaç Evler ve Ev Buluntuları Salonu, Sikke ve Hazine Bölümü, Mezar Buluntuları Salonu, Efes Artemisi Salonu, İmparator Kültleri Salonu olarak düzenlenmiştir. Bu salonların yanı sıra müze iç ve orta bahçelerinde çeşitli mimari ve heykeltraşlık eserleri bahçe dekoru içinde ve uyumlu olarak sergilenmektedir.
İki büyük Artemis heykeli, Eros başı, Yunuslu Eros heykelciği, Sokrates başı, Efes Müzesi'nin dünyaca tanınmış ünlü eserlerinden bazılarıdır. Efes Müzesi koleksiyonlarında halen yaklaşık 64.000 eser bulunmaktadır. Bu sayı her yıl sürdürülen arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkarılan veya çevre halkının bağış yoluyla getirdiği eserler ile artmakta, müze koleksiyonları zenginleşmektedir. Bu eserlerin kısa süre içinde bilim dünyasının ve insanlığın hizmetine sunulması düşüncesiyle Efes Müzesi'nde "Yeni Buluntular Salonu" oluşturulmuştur. Ancak, bu salon her zaman yeterli gelmemekte, diğer salonlardaki sergilemelerin de yeni buluntular ışığında ve çağdaş müzecilik anlayışına uygun olarak yenilenmesi gerekmektedir. Bu anlayışa uygun olarak Yamaç Evler ve Ev Buluntuları Salonunda yapılan yeni düzenlemede buluntu gruplarını bir arada sergileyerek konu bütünlüğü oluşturulması amaçlanmıştır. Salonda günlük yaşam konusu içinde her çağdaki insan için vazgeçilmez gereksinimler olan tıp ve kozmetik aletleri, takıları, ağırlıklar, aydınlanma araçları, müzik ve eğlence buluntuları ve dokuma araçlarından örnekler; ev kültü ve dekorasyonunda kullanılan heykelcikler, imparator ve tanrı heykelleri, büstleri ve mobilyalar sergilenmektedir. Salonun bir bölümünde Efes Yamaç Evler'den "Sokrates Odası" olarak bilinen bir oda fresk, mozaik ve çeşitli mobilyalardan oluşan dekoru içinde foto mankenler ile düzenlenmiştir.
Efes Müzesi'nin müze, Efes ve Selçuk içinde yeni düzenlemeler sonucu ziyarete açılan yeni bölümleri;

1- Arasta ve Hamam Bölümü: Müzenin orta bahçesine bitişik, müze ile bütünlük oluşturan bölümde eski Türk kasabalarında ticaret hayatı ve kaybolmaya yüz tutan çeşitli el sanatları canlı olarak sergilenmektedir. Tarıma bağlı yöresel yaşamda önemli yer tutan tahıl öğütme sistemi (değirmenler) gelişimi ve farklı tipleri ile; bakırcılık ve göz boncuğu yapımı; Türk çadırlarının sergilendiği bölüm içinde eski Türk yapısı ve 16. yüzyıla ait Osmanlı hamamı da restore edilerek sergi alanında değerlendirilmiştir.

2- Ayasuluk Kitaplığı: Efes Müzesi'nin arka sokağı içindeki eski bir Türk yapısı (14. yüzyıl) müze tarafından restore edilmiş ve semt halkının günlük gazete veya kitap okuyabileceği küçük bir kitaplık işlevi kazandırılmıştır.

3- Görme Engelliler Müzesi: Efes aşağı agoradaki antik dükkânlardan biri restorasyonu yapılarak görme engellilerin gezebileceği bir müzeye dönüştürülmüştür. İki bölümden oluşan bu müzede kopya ve orijinal eserler sergilenmektedir.

 

https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/izmir/gezilecekyer/selcuk-efes-muzesi

Şirince Köyü

Şirince Köyü

ŞİRİNCE KÖYÜ

Selçuk’a 8 km. uzaklıktaki Şirince Köyü geçen yüzyıldaki kentsel dokusunu aynen korumuştur. Köyün kuruluşu M.Ö. 5. yüzyıla dek uzanır. Eski adları Kırkınca ve Çirkince olan köyün Aydınoğulları’nın istilasından kaçan Efesliler tarafından mesken edildiği söylenir. Köy mimarisini yansıtan evler kagir, çok pencereli ve pencere ebatlarıyla aynı oranda asma balkonları olan iki katlı binalardır. Şirince ev şarapçılığı, geleneksel yemekleri, otantik yapısı ve yaşantısıyla bir nostalji köyüdür.
19. yüzyılda, özellikle ihracata yönelik incir üretimiyle ünlü, 1800 haneli bir Rum kasabası olarak bilinmekteydi. 1923'te Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi sonucu Rumların ayrılmasıyla (Çoğu Katerini'nin Nea Efesos köyüne yerleşmiştir), Kavala'nın Müştiyan (Moustheni) ve Somokol (Domatia) köylerinden gelen mübadillerle iskân edilmiştir. Köyün evvelce bağcılık, şarap üretimi ve zeytinciliğiğe dayalı olan ekonomisi, bir tütün bölgesinden gelen yeni sakinlerinin elinde bir süre sekteye uğramış, ancak son yıllarda artan turistik önemine paralel olarak, bu sektörler yeniden gelişmeye başlamıştır. Bağcılık ve zeytinciliğin yanısıra, şeftali, incir, elma, ceviz yetiştirilir.

 

http://www.izmir.gov.tr/sirince

Kuşadası

Kuşadası

KUŞADASI

Aydın’a 71 km uzaklıkta bulunan kentin sınırları, Kuşadası körfezinin doğu ve güneydoğusundaki kıyı ovasıyla, gerisinde kalan alçak yaylayı kaplar. Doğusu ve güneyi dağlarla çevrilidir. Adını önündeki Güvercin Adası’ndan alan ilçe, turizm açısından Türkiye’nin önemli ve gelişmiş merkezlerinden birisidir. Kuzeyde Selçuk ve Pamucak, güneyde Dilek yarımadası ile sınırlanan Kuşadası; Efes, Meryemana, Milet, Didim, Pamukkale, Marmaris, Bodrum gibi önemli turistik merkezlerin odağında bulunmaktadır. Yat limanı, çok sayıda plaj, otel, motel, kamping, tatil köyü ve eğlence yerleriyle, özellikle yaz aylarında çok canlı ve renkli bir yaşantı sergiler.

İlçede Çıban (Yavansu), Venüs, Güzelçamlı ve Davutlar kaplıcaları, Aslanlı ve Zeus mağaraları, Dilek Yarımadası Milli Parkı ve park içinde yer alan koylar, içmeler; ilkbahar, yaz ve sonbahar mevsimlerinde yerli ve yabancı turistleri konuk etmektedir. Dilek yarımadasını denizden dolaşmak isterseniz karşınıza Tavşan Adası, Su Adası ve Sandal Adası çıkar.

Kuşadası çağlara göre değişen yerleşimlerden oluşmuştur. İlk yerleşim olan Neopolis, “Yılancı Burnu” denilen yerde İonyalılar tarafından kurulmuştur. Ortaçağda Pilav Dağı eteklerinde “Andız Kulesi” denilen alandaki yerleşim, deniz ulaşım güçlükleri nedeni ile bugünkü Kuşadası’nın bulunduğu “Skala Nova” adlı kente kaymıştır. Milli parkın kuzeydoğusundaki Dilek Tepesi’nin eteğinde, on iki İon kenti birliğinin toplanma yeri olarak bilinen Panionion’un sur duvarları ve meclis binasının kalıntıları günümüze ulaşmıştır. Burada, Venediklilerden kalma kaleyi ve hemen bu kalenin 2 km. güneydoğusundaki Anaia kentini gezebilirsiniz.

Pygela antik kenti ise ilçenin kuzeyinde yer alır. Kayalara inşa edilmiş bir Bizans kalesine ev sahipliği yapan Güvercin Adası ile 19. yy. yapısı Küçük Ada Kalesi ise, Osmanlı Devleti’nin korsanlara karşı kullanılan önemli bir deniz savunma merkezi olmuştur. Kuşadası’nı çeviren surlar da Osmanlı Devleti’ne aittir.

 

https://aydin.ktb.gov.tr/TR-64364/kusadasi.html

Meryem Ana Kilisesi

Meryem Ana Kilisesi

MERYEM ANA KİLİSESİ

Vatikan tarafından kutsal ilan edilen Meryem Ana Evi’nde, hac görevini yerine getirmek için dünyanın dört bir yanından gelen Hıristiyanların yanı sıra Müslümanlar da dualar edip adaklar adıyor. 

Hazreti İsa Romalılar tarafından Kudüs’te çarmıha gerildiğinde 33 yaşındaydı. Hz. İsa, son nefesini vermeden önce annesi Meryem’i, yakın arkadaşı Aziz Jean’a teslim eder. Aziz Jean, Meryem Ana için Kudüs’ün tehlikeli olabileceğini düşünerek, o zamanın ünlü kentlerinden Efes’e getirir (M.S. 33). Efes, Romalıların idaresinde olduğu için, Meryem’i, Bülbül Dağı’nın arka yamacındaki ormanda saklar ve bir ev yapar. Aziz Jean’ın, İncilini de burada yazdığı söylenir. Mezarı; Selçuk’taki Saint Jean Bazilikası içindedir. Meryem Ana’nın da 101 yaşına kadar yaşadığı ve mezarının Panayır Dağı’nın kuzey doğusunda olduğu rivayet edilmektedir. 

İzmir’in Selçuk ilçesinde Efes antik kenti yakınlarındaki Bülbül Dağ’ında bulunan Meryem Ana Evi’nin keşfi, Efes’e hiç gelmemiş Anna Katharina Emmerick (1774–1824) adlı köylü kadının gördüğü rüya ile başlar. Rüyalar birbirini izler ve “Meryem Ana Evi’nin Efes şehrinin arkasındaki dağda olduğunu, hem Efes’i, hem denizi gördüğünü, serin kaynak suyu bulunduğunu” söyler. Almanya’dan hiç dışarı çıkmamış olan rahibe Katerin, bütün bu rüyalarını bir kitapta toplar. “Hazreti Meryem’in Hayatı” adını verdiği kitap, Hıristiyan dünyasında büyük ilgi görür. Vatikan, bu kitaptan yola çıkarak, 1881 yılında, Meryem Ana’nın evini aramaya başlar. 

10 yıl sonra İzmir Fransız Koleji Müdürü ve İbranice uzmanı, Yahudi geleneklerini iyi bilen Lazarist Rahip Eugene Poulin de, Katharina Emmerick’in kitabını inceler ve Efes’e bir gezi düzenlemeye karar verir. Kendisi gitmediyse de iki rahip ve iki Katolik görevlendirir.

27 Temmuz 1891’de dört kişi yola koyulurlar. Efes’te civarı iyi tanıyan Mustafa adında bir kişiden yardım isterler. Fakat bir süre önce Ermeni Katolik bir rahip Değirmendere’de bir şeyler bulduğunu iddia ettiğinden, Ayasuluk (Selçuk) yerine Aziziye’den (Çamlık) dolaşırlar. Değirmendere’deki Ortodoks manastırına geldiklerinde heyet başkanı Mr. Jung, oradaki papaza “Hazreti Meryem nerede öldü?” diye sorar. Karşılığında “Kudüs’te” diye cevap alır. 

Değirmendere gezisi hiçbir olumlu sonuç getirmediğinden dört arayıcı Kuşadası’nda gecelemeye ve ertesi gün ellerinde pusula ile Ayasuluk’tan hareket ederek ve Katharina Emmerick’in kitabını rehber sayarak araştırmalarına devam etmeye karar verirler.

29 Temmuz 1891 günü saat 11.00’e doğru yorgun bir vaziyette, tütün dikilmiş küçük bir yaylaya varırlar. Susamış olduklarından tarlada çalışan kadınlardan su isterler. “Suyumuz kalmadı, fakat manastıra gidin, orada su bulacaksınız” diye cevap alırlar. Bir işaretle, oldukça harap olmuş bir evi gösterirler.

Susuzluklarını iyice giderdikten sonra dört araştırmacı etraflarına bakar ve şaşkına dönerler. Harabeye dönmüş ev, evin arkasındaki dağ, karşılarında deniz, … Katharina Emmerick tarafından Meryem’in evi için yapılan tasvirin ta kendisi… Katharina Emmerick dağın tepesinden Meryem Ana Evi’nin bulunduğu yamaç, Efes ve deniz göründüğünü yazıyordu. İki gün boyunca, tepeden tepeye koştular fakat Meryem Ana Evi’nin bulunduğu dağın tepesinden başka hiçbir yerden aynı zamanda Efes ve deniz görünmüyordu. Böylece İzmir’e döner ve Meryem’in evini bulduklarını sevinç içinde anlatmaya başlarlar.

 

Büyük Kutsal Ayin

Vatikan tarafından Hac Yeri ilan edilen Meryem Ana Evi’nde ilk kutsal ayin ve ziyaret 20 Mayıs 1896 tarihinde altı yüz kişinin katılımıyla gerçekleşir. 1951’de restorasyon çalışmalarının başlamasından sonra bu ziyaretler düzenli olarak tekrarlanır. 26 Temmuz 1967’de Papa VI. Paul, 30 Kasım 1979 tarihinde Papa II. Jean Paul ve 29 Kasım 2006’da Papa XVI. Benedict’in yaptığı ziyaretler Meryem Ana Evi’nin önemini daha da attırır. Her yıl ilki Mayıs ayının son Pazar günü İzmir’de yaşayan Hıristiyanlara yönelik, ikincisi ise 15 Ağustos’ta, sabah 10.30’da iki geniş katılımlı ayin yapılmaktadır.

Bütün dünya Hıristiyanları için kutsal bir yer olan Meryem Ana’da Katoliklerin dışında her dinden inanan dua ediyor, turistler de ziyaretlerini gerçekleştiriyor. Her sabah, normal günlerde saat 07.15, tatil ve bayram günlerinde 10.30’da ayin yapan Katoliklere isterlerse ziyaretçiler de katılabiliyorlar.

 

Meryem’in Odası

Meryem Ana’nın evine giden patikanın her iki yanında yer alan zeytin ağaçları, Lazarist rahipler tarafından 1898’de dikilmiş. Zeytinli yolun sonunda bulunan Meryem heykeli, İzmir’deki dini bir cemaatin armağanı olup 1867 tarihini taşıyor.

Kilisenin içine girdiğinizde girişte tam karşıda bulunan ve kiliseye açılan kemer biçimindeki kapının sol üst yanında Papa VI. Paul’un (26 Temmuz 1967) ve Papa II. John Paul’un (30 Kasım 1979) ziyaretlerinin anısına bir levha asılı.

Girişte, tam karşıda bulunan ve kiliseye açılan kemer biçimindeki kapının üst kısmında bakır bir levha bulunuyor. Üzerindeki desen Vietnamlı Katolik bir öğretmen tarafından çizilmiş, Müslüman bir sanatçı tarafından gerçekleştirilmiş. Eser, Yuhanna Vahiy’in bir parçasını (12, 13-17) ifade ediyor.

İki basamak çıktıktan sonra kiliseye giriliyor. Sunak yerinin merkezinde sunağın üzerinde ünlü “mucizevi madalyon” resmi örnek alınarak yapılan dökme Meryem heykeli yer alıyor.

Sunağın sol tarafında çok eski bir lamba bulunuyor. Papa VI. Paul tarafından 26 Temmuz 1967 tarihinde Meryem Ana’ya yaptığı ziyaret sırasında armağan edilmiş. Yönümüz sunağa doğru iken, sağ taraf, küçük kiliseye açılıyor. 1891’den bu yana “Meryem’in Odası” diye adlandırılan bölüm, Emmerick’in vahiylerinde birçok kez rastlanan ev ile oda tasvirine uyuyor.

Meryem Ana Odası’nda girişe göre sağ duvarda Meryem’in yüzünü tasvir eden zarif resim, Rus asıllı Fransız ressam Ratislas Loukine’e ait. 1978’de ressamın Meryem Ana’ya ziyareti sırasında gerçekleştirilmiş.

Meryem Ana Evi’nde Kuran-ı Kerim’in Meryem’den bahseden sure ve ayetleri de bulunuyor. Bunlar, 1985 – 1986 yıllarında İzmir Valisi’nin isteğiyle ve Müslümanların da Hz. Meryem’i yücelttiği ve O’na saygı duyduğunu hatırlatmak üzere yerleştirilmişler.

1891’de Kilise’nin köşesindeki çınar ağacının arkasında var olan ancak sonradan kapatılan kapı, şimdi yeniden açılmış. Çıkışta gerek aynı yerde bulunan gerekse Efes’ten gelmiş malzemeyle inşa edilmiş (1951) zarif kemerler hayranlık uyandırıyor. Yine çıkışta bulunan biri Fransızca diğeri Türkçe yazılmış ve üzerinde Meryem Ana kâşiflerinin adları yazılı iki mermer yazıt yer alıyor. Giriş kapısının karşısında ise, alçak bir duvar bulunuyor. Burada ve bahçede Meryem Ana’da görevli rahip ve rahibeler sürekli olarak bilgi isteyenlerle ilgileniyor.

Meryem Ana’ya ziyaret, kiliseden çıkışta sağ tarafta bulunan merdivenlerden inilerek ulaşılan üç çeşme ile son buluyor. Çeşmelerden, kilisenin yanı başındaki kuyulardan gelen içilebilir nitelikte su akıyor. Ziyaretçiler, bu suyun şifalı olduğu inancıyla tatmakla kalmaz, yanlarında da götürürler.

“Tüm insanlar bu mücevheri görmeli!”

1950’li yıllarda Meryem Ana Evi Derneği’nin kurulmasıyla Meryem Ana Evi’nin tapu mülkiyeti derneğe devredildi. Yörenin amacına daha uygun hale getirilmesi için imar işlerine başlayan dernek, oradaki binaların, yolların, rahip ve rahibelerin kaldığı bölümlerin ve dernek misafirhanesinin kalıcı altyapı çalışmalarını tamamladı. Tüm hizmetlerin karşılıksız olarak verildiği dernek çalışmaları ile günümüzde Meryem Ana Evi senede 1 milyon kişi tarafından ziyaret ediliyor. 12 yıldır derneğin başkanlığını yürüten Noel Micaleff, ülkemiz için sayısız tarihsel nimet arasında dünyada tek olan “Meryem Ana Evi”nin anlamının her şeyin üstünde olduğuna vurgu yaparak, eşi bulunmaz bu evin ülkemiz için bir nimet olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Bizler bu bilinçle, hizmetlerimize devam etmekteyiz. Gayemiz, tüm insanların bu mücevheri görmeleri ve tanımaları.”

https://www.izmirdergisi.com/tr/turizm/inanc-turizmi/64-meryem-ana-evi

Hakkımızda

Pansiyonumuzda, şehrin gürültüsü ve hayatın keşmekeşinden uzaklaşacağınız kuş sesleri, ağaçlar ve yeşilliğin şenlendirdiği mekânımız, uygun fiyatlar ve gülen yüzüyle sizi misafir etmeye hazır. Hem dinlenmenin tadını çıkartıp hem de kendinizi evinizde hissedeceksiniz.
Aklımızın ve gönlümüzün bir köşesinde hep insanları mutlu etmek ve bu anlarını paylaşmak, yaşadığı keyif dolu hatıralara bir nebze de olsa ortak olmak, sunacağımız hizmet ve bu anlara değer katmak ve bütün bunları gerçekleştirebileceğimizi hayal etmekteyiz.

Özdere'ye Nasıl Gelirim?

İzmir Adnan Menderes Havalimanı'ndan Ulaşım

Havalimanı ile pansiyonumuz arası 46 km'dir. 
Ulaşım detayları için tıklayınız.

Otobüs Ya Da Minibüs İle Özdere'ye Ulaşım

Özdere;
↪ İzmir merkezden 63km,
↪ Kuşadasından 43km,
↪ Selçuk merkezden 35km uzaklıktadır.
Ulaşım detayları için tıklayınız.

Instagram Galeri